Atina'da saha araştırması

23.10.2013

Başlarken

4 Kasım 2013 - 4 Mayıs 2014 tarihleri arasında Atina'da bir araştırma yürüteceğim. Doktora tezimde Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Kıbrıs'ta liselerde okutulan tarih kitaplarını incelemiş, bu ülkelerin resmi tarih yazımlarında Avrupa kavramının karşılaştırmalı bir analizini yapmıştım. Ders kitabi analizi güncelliğini koruyan bir konu ancak eğitim felsefesindeki yeni anlayış ve bilişim teknolojilerindeki gelişmeler tarih eğitiminde ders kitabının öneminin giderek azalmasına yol açıyor. Ders kitapları giderek daha az kullanılıyor, tartışma ortamı ve öğrencilerin tartışmaya katılmasını merkez alan yeni eğitim anlayışında internet kaynakları, görsel kaynaklar ve farklı anlatılar da müfredatta daha fazla yer alıyor. Bu yeni anlayış ise tel bir anlatı sunan ders kitabı yerine farklı anlatıların etkileşim içinde olduğu sınıf ortamının analizini gerekli kılıyor.

Doktora sonrasında yapacağım bu ilk araştırma da bu fikirden yola çıkarak Yunanistan'daki sınıf ortamını incelemeyi hedefliyor. Ders kitaplarında Avrupa ile kurulan bağ ile sınıflarda anlatılan Avrupa arasında nasıl farklar var? Ders kitabı sınıfta yaratılan tartışmanın neresinde? Ders kitabı dışında nasıl materyaller kullanılıyor? Öğretmenin anlatımı ders kitabı anlatımını destekliyor mu? Bu sorulara sınıf etnografyası yöntemini kullanarak cevap arayacağım. Bu yöntem dahilinde daha önceden belirlediğim okullardaki tarih derslerini müdahele etmeden gözlemleyeceğim. Panteion Üniversitesi bünyesinde gerçekleştirilecek olan bu araştırma I.K.Y (Yunanistan Devlet Bursları Vakfı)  tarafından destekleniyor.

Araştırma taslağına (İngilizce) ulaşmak için tıklayın.

04.11.2013

Bugün Panteion'da ilk günümdü. Bu üniversiteye ilk defa geldim. Atina ve Panteion da bana çocukluğum İzmir'ini hatırlatıyor bu ilk günlerde, hava yazdan kalma, İstanbul'un sürekli inşa halinde olan çılgın aurasından sonra burası hem ekonomik durgunluğun hem de başka toplumsal dinamiklerin etkisiyle oturmuş ve sürekli yıkım ve yeniden aşamasında bir yer değil.

Yunanistan'da bir üniversite kampüsünde gözüme çarpan ilk şey siyasi parti ve oluşumların afişleri, protesto çağrıları ve sloganlar. Siyasetin bu kadar içinde olmayan üniversitelerde okuduğumuz için insanı şaşırtıyor. Afişlerden biri de gezinin en önemli figürlerinden kırmızılı kadın kullanılmıştı.



"Karanlığa karşı geniş yollar açma mücadelesine devam edeceğiz" diyen bu afiş "Birleşik Sol" tarafından hazırlanmış. İlk gördüğüm arkadaşıma gösterdim ve bu resim nereden biliyor musun dedim. "Evet çok kullanıldı, bir gösteriden galiba" dedi. Nereden diye tekrar sorunca Atina'dan dedi. Türkiye'den olduğunu söyleyince çok şaşırdı. Yani bizim kırmızılı kadın Yunanistan'da Che figürü gibi bir imaj yaratmış. Solcu olanların kült resim olarak benimsediği, ulusları aşan bir simge haline gelmiş. En azından ben böyle okudum.

18.12.2013

Türkiye ile Mukayese - Öğretmenler

Avrupa tarihi Yunanistan'da nasıl anlatılıyor? Bu soruya cevap ararken aslında Türkiye ile bir karşılaştırma yapmayı düşünmemiştim. Ama tarih öğretmenleri ve tarih kitaplarının yazımından sorumlu kişilerle konuşurken ister istemez insan Türkiye ile karşılaştırma yapmadan edemiyor.

Bugüne kadar ortaokul (gymnasio) ve lise (lykeio) seviyesinde tarih öğretmeni olan iki kişi ile konuştum, birisi 1000 kişiden az bir yerleşimde öğretmenlik yapıyor, birisi de tam 31 sene önce mesleğe başlamış ve şu anda Yunan hükümetinin politikalarından dolayı zorunlu olarak emekliye ayrılmak durumunda. İkisinin de beni şaşırtan ortak özellikleri var. Bunları söylemeden önce Yunanistan'da milliyetçi tepkiler yüzünden 2008 yılında yeni yönetmeliklere göre yazılmış 6.sınıf tarih kitabının okullardan çekildiğini ve eski bir kitapla öğrenime devam edildiğini hatırlatmakta fayda var.

Bu durumun ışığında, bir araştırmacı olarak öğretmenlerden de bu konuda bir taraf tutma, konu ile ilgili bir şey söyleme refleksi göstermelerini bekliyor insan. Bu ille bir milliyetçi tepki değil, milliyetçilik karşıtı bir tepki de olabilir. Benim beklediğim daha çok milliyetçilik karşıtı bir söylemle başlayıp, kendi pratikleri ile ilgili sorularda aslında milli Yunan tarihini daha çok önemsediklerini göstermeleriydi.

Ama iki öğretmen de özellikle bu yaşanan tartışmaya taraf olmama yolunu seçtiler ve daha çok kendi tarih anlayışlarını anlattılar. Onları 2008 yılındaki bu tartışmaya çekmek isteyen sorularım vardı, bu tuzaklara düşmediler. Belki de devlet memuru oldukları için fikirleri olsa bile güçlü ifade etmekten kaçındılar. 31 yıldır meslekte olan tarih öğretmeni, yeni kitapların ruhuyla hemfikir olduğunu -tarihi etnosentrik bir anlayıştan kurtarmak gerektiğine inandığını- belirtti. Eğitim dergilerinden günümüzde hakim olan tarih anlayışının "tarihsel gerçekliklerin göreceli olduğunu" bildiğini, bunun için bir taraf için "iyi" olarak anlatılan bir olayın, karşı taraf için bir "felaket" olduğunu öğrencilere anlatmaya çalıştığını söyledi. Köyde öğretmenlik yapan kişi ise sadece Avrupa değil dünyada olup biten hakkında öğrencilerin az da olsa bir fikir sahibi olmaları için uğraştığını söyledi. İkisi de "ama şimdi öncelik tabii Yunanistan'ın tarihini anlatmakta", "bu temel çok önemli", "en azından şunları bilmeliler"gibi bir şey demediler.

Belki bu özelliklerinden daha çok beni etkileyen bu iki kişi ile e-posta aracılığı ile iletişim kurmamdı. İleri yaşta olan facebookta aktif, öğrencilerle iletişimi böyle yakalayabileceğini düşünüyor. İkisi de akıcı İngilizce konuşuyorlar.

Türkiye'de benzer konumdaki öğretmenlerde bu özellikler var mıdır, tarihsel gerçeklerin göreceliliği anlayışı, milli olayların daha geniş bir perspektifle anlam kazandığı, akıcı İngilizce ve iletişim teknolojilerini kullanma becerileri vs. merak ettim. Tabii araştırma yapmadan söylemek zor, ama şimdilik Yunanistan'da tanıştığım öğretmenlerin düzeyinden etkilendiğimi söylemekle yetineyim.

Türkiye ile mukayese - Kitapların hazırlanması sürecindeki aktörler

Tezimde Türkiye ile Yunanistan, Kıbrıs ve İngiltere'de Avrupa tarihi anlatımını karşılaştırmıştım. Bu örneklemde Yunanistan'daki tarih kitapları kıta Avrupası'nda Fransa ve Almanya'nın öncülük ettiği ulusun tarihi Avrupa tarihi içerisinde konumlandırma anlayışını yansıtıyordu. Türkiye bu anlayıştan epey uzakta (Kıbrıs ve İngiltere ise apayrı anlayışları yansıtıyor, burada değinmiyorum). Türkiye'de de Yunanistan gibi 2004-2008 yılları arasında geniş çaplı bir eğitim reformunun parçası olarak tarih kitapları değişmiş olmasına rağmen, biz hala Türk tarihini merkeze alan, Avrupa'yı ancak Türkiye ile ilgisi olan olaylarda bir yan konu olarak öğretiyoruz. Tez araştırması için Türkiye'de yeni tarih kitaplarının yazılmasında etkin olan kişilerle görüşmeler yapmıştım. Yazarlarından tutun da Milli Eğitim Bakanlığı'nın çeşitli kademelerinde görevli kişiler zaten kitaplarda da görülen milli tarihin merkezde olduğu anlayışı savunuyorlardı. Avrupa'da hakim olmaya başlayan yeni anlayış genellikle "marjinal" bulunuyordu. Bir kaç kişi açıkça Batı karşıtı, -Avrupalıları Haçlılar olarak nitelendiren- açıklamalarda bulundu. 8. sınıf sosyal bilgiler kitabının yazarlarından biri de Avrupa'dan çok Amerika'nın eğitim sistemini örnek aldığını belirtti. Bir diğer husus da bu kişilerin ne ulusal ne uluslararası anlamda kendi konularında yetkin kişiler olmamalarıydı. Lise tarih kitaplarının yazarlarının isimlerini yakın çevreleri dışında kimsenin bildiğini sanmıyorum.

Yunanistan'da ortaokul 3. sınıf tarih kitabının yazarı ve kitapların değişimi sırasında Eğitim Bakanlığı'nda önemli bir pozisyonda çalışmış bir kişi ile görüşmeler yaptım. Öncelikle bu kişiler Yunanistan'da çok iyi bilinen bilim insanları. Kitabın yazarı halen en iyi üniversitelerden birinde aktif olarak ders veriyor ve Yunanistan'da alanında çok iyi biliniyor. İki isim de milli tarihi merkez alan anlayışa karşı çıkan bir anlayışı savunuyorlar, bu konuda çeşitli yayınları var. Toplumun çeşitli kesimlerinden aşırı milliyetçi tepkilere maruz kalıyorlar ama yine de fikirlerini savunmaya devam ediyorlar ve bilimsel çevrelerde pozisyonlarını koruyorlar. Ayrıca bu kitaplar sadece yazarların eseri değil. Türkiye'deki Talim Terbiye Kurulu'na eş olan Pedagoji Enstütüsü de yeni kitapların zeminin hazırlayan yönetmelikleri geçirmiş. Yani toplumdan önde giden aktörler olduğunu görüyoruz Yunanistan'da.

22.01.2014

Bugün Yunanistan’da devlet okullarına girebilme iznine başvurmak için Çocuk ve Dinİşleri Bakanlığı’na gittim. Dış görünüm ve ilk izlenim olarak zamanının ilerisinde buldum bakanlığı. Sanıyorum önceden duyduklarım ve araştırmalarım neticesinde negatif bir kanı oluşturmuştum. Öncelikle isminde Din İşleri olan bir bakanlığa gidiyordum. Din eğitiminin devlet tarafından düzenlenmesi benim için sorunlu bir konu, Türkiye’de bu çok büyük yasa ve hak ihlallerine sebebiyet verilerek yıllardır devam ettiriliyor. Ama şunu kabul etmek gerekir ki Yunanistan din konusunda dürüst bir ülke. Devletin dini var -anayasada yazıyor-, ve eğitim sistemi de bu dinden ayrı düşünülmüyor. Bakanlığın adında da bu yüzden açık bir şekilde Din İşleri geçiyor.

Türkiye’de anayasa ve milli eğitim sistemine baktığınızda devlet sürekli Türkiye’de resmi bir din olmadığını savunuyor, kanun ve düzenlemelerde de bu şekilde bir ifade yok. Ama uygulamaya baktığımızda devletin bir dini ve mezhebi olduğunu (Hanefi İslam) ve Milli eğitim bakanlığının da görevlerinden birinin bu dini öğretmek olduğunu görüyoruz.

Dış görünümle devam edecek olursak, bakanlık çok modern bir binada, kapıda bir güvenlik sadece hangi bölüme gideceğinizi soruyor, kimlik alıp isim kaydedip gideceğiniz yolu gösteriyor, güler yüzle iyi dileklerini iletiyor. Sizi verdiğiniz yabancı kimlik nedeniyle sorgulamıyor.

Bina içinde yön bulmak için gömlek dosyaların içine konmuş A4 kağıtları yok. Tabelalar gideceğiniz yeri bulmanızı sağlıyor. Teslim edilen evrakı istenildiği gibi hazırladığınız ortaya çıkınca personelin yüzü gülüyor, size teşekkür ediyor. Başvuru sisteme kaydediliyor ve üzerinde başvurunuzun numarası ve barkodu olan bir alındı size teslim ediliyor ve başvurunun bir formalite olduğu, iznin bir ay içinde çıkacağı söyleniyor. Bakalım bu gerçekten olacak mı?

Dış görünüm olarak bakanlığı çağının ötesinde buldum ama görüşülen öğretmenler bakanlıktan şikayetçi. Eğitim anlayışının 100 yıldır değişmemesinden yakınıyorlar. Tarih öğretmenlerin yakındığı nokta Yunan milli tarihi anlatma takıntısından kurtulunamaması. Bakanlık Avrupa ve dünya tarihinin daha geniş yer bulduğu kitaplar yazdırıp bunları onaylasa da yıllık ders programları açıklandığında bu bölümlerin programa dahil edilmediği ve yıl sonu sınavlarında çıkmadığı ortaya çıkıyor.

31.01.2014


Bakanlıktan başvurumun gerekli birime iletildiğine dair yazı verdiğim adrese ulaştı.

No comments:

Post a Comment