Türkiye'de Üniversite Reformu ve Yahudi Hocalar

Türkiye'nin kuruluşundan itibaren eğitim ile ilgili yapılan reformları az çok biliyoruz. 1933 yılında İstanbul Darüfünunu lağvedildi ve yerine İstanbul Üniversitesi kuruldu. Bu sırada Nazi Almanya'sında devlet memuriyeti elinden alınan ve mesleğini ifa edemeyecek duruma düşen çoğunluğu Yahudi, bazıları da muhalif siyasi görüşte olmak üzere ilk olarak sayıları 40a varan akademisyen hükümetin daveti üzerine Türkiye'ye geldiler ve bugünkü üniversite ve fakültelerin temellerini attılar. Bu geen kişilerin sayıları aileleleri ile birlikte 700 civarına ulaştığı söylenir. Savaş sonrası çoğu Almanya'ya geri döndü ve Türkiye'de bıraktıkları izler giderek silindi.

31 Ekim - 1 Kasım 2013 tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi'nde bu hocaların miraslarının yeniden değerlendirildiği bir konferans düzenliyoruz. Programa bu linke tıklayarak erişilebilir.

Darülfünun lağvedilmeden önce İsviçreli pedagog Albert Malche İstanbul'a davet edilip kendisine planlanan üniversite reformunun nasıl yapılması gerektiğine dair bir rapor hazırlattırılıyor. 1932 yılında hükümete teslim edilen bu raporu da TBMM dijital olarak yayınlamış. Benim sunumumda çok yer almasa da bu raporu incelemem icap etti ve ilk sayfalarda yapılan tespitlerden biri ve bunun ifade ediliş üslubu çok hoşuma gitti. Burada alıntılamak istedim:

"Fakülte tarafından bana verilen erkama nazaran bu sene mukayyet bulunan talebenin mecmu adedi 2500den fazla sayılabilir. Bu rakam biraz hayret vermekte, zira darülfünunda daima çok talebeye tesadüf olunmamaktadır (Malche, 1939 (1932): 7)."

Ne diyelim öğrenci milleti işte... Malche bu tespitin hemen akabinde binaların, dersliklerin iyi durumda ama boş olduğunu da not ediyor. Öğrenciler derse girmese de, Darülfünun'un bir gecede kapatılıp bütün öğretim üyelerinin işten çıkarılması, üstelik yerine kurulan İstanbul Üniversitesi'nin bu kurumla hiç bir bağının olmadığının ilan edilmesi tek parti rejiminin yüzleşilmesi gereken acı mirasından bir örnek. Artık olmayan hocaların yerlerinin Nazi Almanya'sından ve Nazi işgali altında olan diğer Avrupa ülkelerinden gelen hocalarla doldurulması da tarihin bir ironisi olsa gerek. Bu konferansta biraz da bu az hatırlanan ironik durumu ele almaya çalışacağız.

Raporda Malche'nin ısrarla söylediği bir şey daha var; üniversitenin başarısı için öğretim üyelerinin özgürlüğü ne koşulda olursa olsun sağlanmalı, yoksa üniversiteler başarılı olamaz. Tabii bunu tek parti döneminde sağlamak ne mümkün. Hadi tek parti dönemini geçtik, bu sene 80. yılını andığımız üniversite reformundan bu yana bu en asgari şart nasıl sağlanamaz diye üzülmemek elde değil.

No comments:

Post a Comment